Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir makaleye göre mutluluğa odaklanmak aslında mutsuzluğa sebep oluyormuş. Oysaki hepimiz mutlu olmak istemez miyiz genelde? Evet ama buna odaklanmadan nasıl mutlu olabiliriz? İşte ben de biraz bu konu hakkında düşündüm ve bir şeyler yazmaya karar verdim.
Öncelikle mutlu olmak için kendimize çok fazla odaklanıyor olabiliriz. Bu da çevremizdeki fırsatları ve olayları kaçırmamıza sebep olabilir. Odak noktamızı kendimizden uzaklaştırmak kesinlikle daha iyi hissetmemize sebep olacaktır. Mutsuzluğun en büyük sebeplerinden birisi de kesinlikle amaçsızlık. Amaçsız kaldığımız zamanlarda, bir hedefimiz olmadığı zamanlarda kendimizi oldukça rahatsız hissederiz. Bitmek bilmeyen bir boşlukta sürekli düşüyor olmak gibi...
Zihnimizdeki ödül mekanizmasını çalıştırmak mutlu olmamızı sağlayabilir. Sevdiğimiz bir şeyi almak için yapılan ufak bir alışverişin veya bir kargoyu takip etmenin bizi mutlu kıldığını farketmiş olmalıyız hayatımızın bir döneminde. Örneğin bir kitap alışverişi gibi. İşte bu tam da ödül merkezinin harekete geçmesi ile ilgili ve sevdiğimiz bir şeyi yapmış olmakla ilgili. Ama tabii ki bu tarz bir alışveriş örneği mutluluk için sadece ufak bir eylem. Kalıcı bir çözüm değil. Etkisi kısa süreli bir durum ve dolayısıyla tek başına yeterli olmaz.
"Bildiği bir şey vardır sadece: Kendinde değilken çok mutlu olduğudur."
Odak konusunda direkt olarak mutlu olmak kavramına odaklanmak kötü bir eylem demiştik. İşte bunun yerine bizi mutlu edecek şeylere odaklanmak ve onlara ulaşmak, hayata geçirmek için çabalamak hem doğru bir yol hem de bize amaç verebilecek bir durum.
Bunu şöyle düşünebiliriz aslında. Bir müzik dinlerken sözlere odaklanmayı denediğimiz zamanlarda o sevdiğimiz müzik bizi eskisi kadar iyi hissettirmez. Çünkü bazı müziklerin sözlerine odaklanmak iyi bir seçim değildir. Bunun yerine odağımızı yumuşatmak ve kendimizi müziğe teslim etmek iyi hissetmemize devam etmemizi sağlar.
"İnsanın mutluluğunun gerçekliklerde saklı olduğunu sananlar fazlasıyla yanılırlar. Mutluluk insanın sanılarına bağlıdır."
Gelelim ödül mekanizmasını olumsuz etkileyen en büyük etkenlerden bir tanesine. Beklentiler. Evet bu sözcük öyle burada durduğu kadar masum bir sözcük değil. Tıpkı alkolün şişede durduğu gibi. :) Burada da tüm mesele dozdan ibaret. Beklentilerin aslında hayatımıza etkisi çok büyük ve bir çoğumuz bunun farkında değiliz. Çok büyük beklentilere, istek ve arzulara sahip olmak işte tüm olay bu.(hedef ve hayallerimizden bahsetmiyorum) Bu kavramların beynimizde yarattığı etki, küçük bir çocuğun markette sürekli ve olmayacak şeyler isteyip ağlaması gibi. Öyle ki bu durumun üstesinden gelmenin yollarından bir tanesi duygularımızı yönetmek ve biraz da gerçekçi bir insan olmak. Veya kısaca tatmin olmak da diyebiliriz. Nedir peki tatmin olmak? Tatmin olmanın ise bir formülü var aslında. Evet gerçekten matematiksel bir formül: Tatmin= Sahip olduklarımız/ İstediklerimiz
İstediklerimiz ne kadar büyük ise o kadar az tatmin oluruz.
“Fakat mutluluk ve neşe insanı nasıl da güzelleştiriyor!"
Bir başka konu da çok fazla uyarana maruz kalmamız. Çağımız itibariyle tüketim çağındayız. Çok fazla ve çok hızlı tüketiyoruz. Sosyal medyada özellikle çok fazla girdiye maruz kalıyoruz. Ana sayfayı gün içinde ne kadar fazla kaydırdığınızı bir düşünün. Burada dikkat etmemiz gereken nokta bizi uyaracak, maruz kaldığımız şeyler konusunda seçici olmak. Gereksiz, bizi yoran, ilgi alanımız dışında ve kalitesiz içeriklerden ziyade ilgi alanlarımıza yönelik içerikleri takip etmek daha olumlu ve faydalı olacaktır.
Ya da her şeyi boşverelim. Erasmus'un Deliliğe Övgü kitabında bahsettiği gibi. Ne kadar az bilince sahip olursak o kadar mutlu oluruz. Mutluluk eylem değil eylemlerimizin bir sonucudur. Bir neticedir.
Comments